Kemal Kara

Kemal KARA
(1950 - 16 Haziran 1977)

Kaynak: DEVRİMCİ YOL Sayı 4 (15 Haziran 1977)

Fatsa Halkevi Başkanı Kemal Kara, faşistlerce pusuya düşürülüp bıçaklanarak katledildi.

Kaynak: DEVRİMCİ YOL Sayı 5 (1 Temmuz 1977)

Fatsa Halkevi Başkanı Kemal Kara faşist katiller tarafından katledildi

Fatsa, Türkiye devrimci hareketine bir çok yiğit yetiştirmiş bir kasabadır. Fatsalılar devrim için çok kan vermişlerdir, çok yiğit kaybetmişlerdir. Ama düşen her yiğit, Fatsa'da ve yurdun dört bir yanında yeni yeni yiğitlerin ortaya çıkmasını hızlandırmıştır..

Fatsalıların son devrim şehidi Fatsa Halkevi Başkanı Kemal Kara'dır. Kemal Kara, tüm hayatını devrime adamış bir yoldaşımızdı. Devrimci Yol siyasetinin tutarlı bir savunucusuydu. Fatsa emekçilerinin düzene karşı olan muhalefetini devrime yönlendirmeye çalışıyordu. Bunun için de oligarşinin bu bölgedeki önde gelen hedefi oldu.

Kemal Kara yoldaşımız kurulan bir pusuda katledildi. Fatsa emniyetinde görevli polis memuru Necati Budak, bizzat pusuyu düzenledi. Ordu MHP senatör adayı Nail Dervişoğlu da bu hazırlıkların içinde yer aldı. Halk tarafından çok sevilen Kemal yoldaşımızın katledilmesinden sonra, Fatsa halkından korkan faşistler kasabadan kaçtılar. Ertesi gün düzenlenen cenaze törenine tüm yurtsever Fatsalılar katıldı. Törende yapılan konuşmalarda katillerden hesap sorulacağı, bu hesabın seçim meydanlarında nutuk atarak değil, halkın kendi kollarıyla kuracağı iktidarda sorulacağı belirtildi. Faşizme karşı pasifliği, geri çekilmeyi savunan yanlış görüşler teşhir edildi. Faşizmin kitle tabanı oluşturma çabalarına engel olmanın tek yolunun faşizme karşı aktif mücadele vermek olduğu, bunun için de kitleler içindeki anti-faşist unsurların örgütlenmesinin gerektiği belirtildi.

Daha sonra Kemal yoldaşın mezarı başında yapılan konuşmada onun devrimci mücadelesi anlatıldı, tek suçunun yoksul halkı için mücadele vermek olduğu belirtildi.

Fatsa halkının Kemal yoldaşın anısına kitle halinde sahip çıkması karşısında kasabada sokağa çıkma yasağı kondu. Bu tür baskı yöntemleriyle kitlelerin mücadelesi geriletilmeye çalışıldı.

Faşizmin bu saldırı ve cinayetleri yoksul halkımızın kurtuluş mücadelesini durduramayacaktır.

Zafer er geç emekçi halkımızın olacaktır.

Kemal Yoldaşımızın ve tüm devrimci şehitlerimizin mücadele bayrağını daha yükseklere dikmek için ileri.

Faşist çetelere karşı aktif mücadele için, ileri.

Kahrolsun Oligarşik Dikta.

Kahrolsun faşizm.

Tek yol devrim.

Aşağıda, Karadeniz bölgesinde yayınlanan bir mahalli gazetenin, faşistlerin bu cinayetini yansıtan haberini aktarıyoruz.

Olay şu şekilde olmuştur:

16 Haziran perşembe akşamı saat 23.00 de belediye parkından kalkıp evine gitmekte olan Fatsa Halkevi Başkanı Kemal KARA, yanında Celal Aslan ve Paşa Hazer adlarında iki arkadaşıyla birlikte sahil istikametinde yürümekte iken, balıkcı iskelesi yanında, eli zincirli ve bıçaklı ülkücü olduğu iddia edilen bir gurubun saldırısına uğradılar. Saldırıdan sonra koma halinde Fatsa Devlet Hastahanesine kaldırılan Kemal KARA ameliyat yapıldığı halde kurtarılamayarak öldü, yüzünden yaralanan ve elinden yaralanan Celal Aslan ve Paşa HAZER�in ise tedavisi yapılmaktadır.

Ölen Halkevi Başkanı Kemal KARA evli iki çocuk sahibi ve 27 yaşındadır.

Kemal Kara�nın, arkadaşı ve halen tedavisi yapılan Celal Aslan olayı şöyle anlatmıştır: "Fatsa Belediye parkından ayrılmıştık. Polis (Necati Budak) 52 AL 193 pilakalı, Asim Devrişoğlu�na ait olduğunu sandığım bir oto ile bizi takip ediyordu. Ordu otobüs yazıhanesi istikametine geldiğimizde, Necati polis arabanın kapısını açarak bize karşı dönüp (A...S...) çocukları kaçmayın şeklinde küfürlü bir şekilde, sizi dün akşam vuramadık bu akşam vuracağız dedi. O anda elinde bıçakla Aslan Karataş geldi ve bize engel oldu. Aralarından Ali Keskin, Ali Karataş, Nuh Küçük, Tala Sade, Nabi Keskin, Atıf İnal, bir kısmını tanıdığım halde adlarını hatırlayamadığım ve bir kısımda tanımadığım kişiler üzerime geldiler. Atıf İnal Halkevi Başkanı Kemal Kara�ya naylon bir muşamba içerisinden çıkardığı ve gece yıldız gibi parlayan uzun kesici bir aletle arkadan saldırdı. Kaçmağa başladık. Caddeyi meydan taksi istikametine doğru kaçtık. Necati polis eli silahlı olarak taksi ile bizi izlemiş olacakki bize bakıyordu. Saldırganlardan peşimize gelen, Nuh Küçük elinde zincirle bana vurmağa yeltendi. Kendimi sakındığım için, eIindeki zinciri bana raslatamadı. Bu sefer Ali Keskin, elindeki bıçakla üzerime ge1erek, boynuma bıçakla vurma çabasında bulunurken kafamı geri çevireceğim anda bıçağı yüzüme sapladı. Aynı şahıs Kemal Kara�ya da dönerek, bir elindeki zincirle ona vurmaya kalkıştı. Ve vurmayı başardı da. Sonra da bana vurdugu bıçakla Kemal Kara�ya da saldırdı.. Ve onu sert bir şekilde bıçakladı. Bir ara Nabi Keskin ve tanımadığım kişiler, ellerinde tabanca gözüme iliştiler. Ve kaçmayın diye sürekli bizi tehdit ediyorlardı. Kemal Kara ile yanımızda öbür yaralanan arkadaşımız Paşa Hazer�de olduğu halde, yaralı olarak düşe kalka şehir kulübüne çıktık. Sonra aşağıya indik ve bir cip ile İsmail Aksu adındaki bir kişi bizi Fatsa Devlet Hastalıanesine götürdü." dedi.

03.30�a kadar, yaşaşabilen Kemal Kara, karaciğerinin yaralı oluşu nedeniyle kan yetersizliğinden doktorların bütün çabalarına rağmen kurtarılamayarak ölmüştür.

Devrimci Kemal Kara�nın ölümü bir anda hastahane personelini de yasa boğup, çoğu gözyaşlarını da tutamayarak ağlamıştır.
Fatsa Hükümet Tabibi Avni Koç, yaptığı otopsi sonucunda şunları söyledi: Sol kaburga altından beş santimetre genişliğinde, karaciğer ve böbrek ileriye doğru keskin bir aletle delinmiş olup, ikinci bir defa da vurulan kesici bir aletle de mide içten arkabatına 20 santim kadar delinmiştir."

CENAZE TÖRENİ YAPILDI 

Kemal Kara�nın cenazesi 17 haziran cuma günü saat 10.30�da üç bine yakın bir topluluk tarafından hastahaneden alınarak, şehir içinde kaldığı eve getirildi. Saat 12�de evinden alınan cenaze tören için "Kemaller ölmez, kanı yerde kalmayacaktır" Pankartları ve "Kahrolsun faşizm Kemal�in katili polis Necati", "Kurtuluşa kadar Savaş" "Katil Oligarşi", �"Tek Yol Devrim" "Faşizme Ölüm Halklara Hürriyet" sloganları ile evinden alınarak Fatsa Cumhuriyet nıeydanına getirildi. Meydanda devrim andının içilmesini müteakip sahil yoluna dönüldü ve Kemal Kara�nın köyü İnönü Köyü durağına kadar aynı sloganlar atılarak yüründü. Tekrar toplanıp saygı duruşundan sonra kısa bir konuşma yapıldı. Konuşma özetle şöyledir. "Devrimciler bir ölüp bin doğar, Oligarşinin baskısı ve terörü biz devrimcileri yıldırmayacaktır. Kemaller ölmez. Bir Kemalin yerine bin Kemal doğacaktır. Bu mücadele kurtuluşa kadar sürecektir. Faşist katillerden bir gün hesap sorulacaktır. Ve bu hesap sorma seçim nutuklarındaki hesap sormadan farklı olacaktır. Gün olacak milyonlarca kişi, devrimci uğraşının sonunda kurtuluşu bu meydanlarda kutlayacaktır."

Elliye yakın vasıta ile Kemal Kara�nın cenazesi köyü olan İnönü�ye götürülüp kalabalık bir halk topluluğu tarafından toprağa verildikten sonra tekrar devrim andı içilerek Kemal Kara�nın yaşamı anlatıldı. Ve kitle içindeki şu sesler duyuluyordu. Kemal Kara�nın suçu: İşçinin köylünün ve emekçi halkımızın sömürülüp soyulduğunu bilmesidir.

1978 ÖNCESİ FATSA


1980 Öncesi, Ordu’nun ilçesi Fatsa’da yaklaşık bir buçuk sene yaşanan yerel yönetim deneyimini anlamak için öncelikle dönemin siyasi ve ekonomik koşullarına bakmak gerekir. Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda, tek partili dönemde hatta ’60 lara kadar uzanan Demokrat Parti iktidarıyla yönetiliyorken Fatsa halkının çoğunluğu, son derece gerici ve yobazdı. Bu dönemde aslında Türkiye’nin birçok köy ve kasabası oldukça gericiydi. Ancak özellikle 1964 yıllarından itibaren Türkiye’nin genelinde de görebileceğimiz birtakım kültürel, sanatsal ve sosyal etkinlikler artmaya başlamıştı. Kültürel çalışmaların bu bölgede artmış olması yöre halkının gerici yapısının kırılmasına yol açtı. Fatsa Halkı bu dönemde birçok öğretmenin ve üniversite öğrencisinin yardımıyla bazı toplumsal olaylardan haberdar olmaya başlamışlardı. Örneğin, Beyceli Köyü’nde öğrenciler, 1964 yılında Fatsa Fikir Kulübü adı altında gazete çıkarmaya başlamışlardı. Bu gazete 1 Ocak 1966’da yani iki yıl sonra tüm köylülerin okuduğu ve takip ettiği İleri Köy adını aldı. Bu gazetenin önemi ise bir sene sonra ortaya çıkar: Beyceli Köyü sakinlerinin yol sorununun yetkililerce çözülmemesi üzerine, Ordu’ya kadar yürümelerini sağlamıştır. Yine bu dönemde Fatsa’da TÖS(Türkiye Öğretmenler Sendikası), TÖB-DER(Türkiye Öğretmenler Birliği Derneği) kurulmuştu. Fatsa’nın hak arayışlarının, demokrasiyi öğrenmede ve yerel yönetime katılmada etkin bir başlangıç olduğunu söylemeliyim. Ancak yerel yönetim deneyiminin yaşanmasında sadece birtakım kültürel ve sanatsal etkinliklerin, üniversite öğrencilerinin etkisiyle gerçekleştiğini söylemek yanlış olur. Ekonomik olarak geçiminin çoğunu fındık üreticiliği yaparak sağlayan Fatsa halkı, 1970’li yıllarda ülke ekonomisini büyük zarara uğratan tefecilerin, karaborsacıların ve bazı tüccarların sömürüsüne maruz kalmışlardır. Bu yıllarda fındık fiyatlarındaki yasal faiz %20 iken, tefeciler borçlandırdıkları üreticilerden %100–200 lere varan faizler uygulayarak üreticiyi mağdur durumda bırakmışlardır. Hatta üreticilerin bir kısmı bu durumdan dolayı bahçelerini satmak zorunda bırakılmışlardır. İşte bu dönemde fındık mitingleri yapılmaya başlanmıştır.
Bunların dışında ’70 li yılların başında bölge üzerinde etkinliği olan dönemin TİP(Türkiye İşçi Partisi)’nin çalışmalarının ve Kızıldere Olayı’nın da halk üzerindeki etkisi çok önemlidir. Kızıldere Olayı, 12 Mart Muhtırası’nın (12 Mart 1971) etkisiyle, dönemin siyasi iktidar zayıflığının ve askeri yönetimin Türkiye’nin iç politikasındaki etkili rolünün göstergesi olan olaylardan biridir. Mahir Çayan(THKP-C Kurcularından), 12 Mart muhtırasından sonra yakalanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını engellemek için NATO üssündeki görevlileri kaçırmaya karar vermişlerdi. Arkadaşları ile birlikte NATO üssünden iki İngiliz ve bir Kanadalı radar teknisyenini kaçırmışlardı. Kızıldere Muhtarının evinde saklanmışlar uzun süre. Daha sonra köy muhtarı gençleri ihbar edince o dönem Dev-Genç Genel Başkanı olan Ertuğrul Kürkçü dışındaki tüm gençler yaşamını yitirmişti. İşte 30 Mart 1972’de Kızıldere Olayı’nda yaşamını yitiren on kişiden üçü Fatsalıdır. Bu kişiler: Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan ve Nihat Yılmaz’dır. Bu olayda sonradan da değineceğim, 1979 yılında Fatsa’da belediye başkanlığı yapmış olan Terzi Fikri lakaplı Fikri Sönmez de tutuklanmıştır. Elbette ki Fatsa halkı Kızıldere Olayı’ndan sonra çocuklarını, akrabalarını ya da arkadaşlarını kaybetmenin verdiği üzüntüyle birbirlerine daha da kenetlenmeye, siyasi iktidara ve faşist kesime tepki duymaya başlamışlardır. Yine önemli bir olay ise 1977’de Fatsa’daki Halkevi Başkanı Kemal Kara’nın öldürülmesidir. Dönemin solcuları Halkevlerinde örgütlenmeye ve yaptıkları etkinliklerle kendilerini ifade etmeye başlamışlardı. Sağcılar ise günümüzde halen var olan ülkü ocakları çatısı altında örgütlenmişlerdir. ÜLKÜ-BİR adı altında sayıca çoğalmaya başlamışlar. İddiaya göre 1977 senesinde Kemal Kara bir gece yolda yürürken bir faşist tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. Bu süreç, Fatsa’daki hızlı değişimin ve sol örgütlenmenin artmasına neden olan dönemdir. Halkevinin en önemli etkilerinden biri Fatsa’daki Alevi- Gürcü ve Sünniler arasındaki mezhep çatışmalarını azaltmasıdır.








FİKRİ SÖNMEZ
Fikri Sönmez ise Kemal Kara’nın yakın arkadaşıydı ve hayatını terzicilik yaparak kazanan bir insandı. Fatsa halkının tanıdığı solcuların hatta belediye başkanı olmadan önceki dönemde sağcıların da sohbet ettiği, tartıştığı ve sevdiği bir insandı. Ancak yine de dönemin devrimci diye tanınan Fatsalılarından biriydi. Birçok fındık mitingi ve boykotlarının öncüsü konumundaydı. Daha önceleri TİP çalışmaları içinde yer almış olan Terzi Fikri lakaplı Fikri Sönmez, daha sonraları THKP-C(Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) içinde yer almıştı. Kızıldere olayı’nda tutuklanması ve Kemal Kara’nın öldürülmesi Fikri Sönmez’in etkin olarak siyasetle uğraşmaya başlamasının nedenlerindendir. Kemal Kara’nın öldürülmesiyle birlikte başlayan süreç, Fatsa halkının Fatsa’da can güvenlikleri olmadığını düşündürtmeye başlamıştı. Bu dönemin faşist saldırılarına karşı alınan önlemler, örneğin; sokakta birlikte yürümek... Vb. halkı kolektif olmak konusunda bilinçlendirmeye yol açmıştı. Halkın büyük çoğunluğu bu olaydan sonra örgütlenmişti. Fikri Sönmez’in de THKP-C’li olması da halkın bir kısmının bu örgüte sempati duymasına yol açmıştı. Bu dönemde CHP’nin de iktidara gelmesi demokrat yapısından dolayı Fatsa’da halkın çoğunluğunu rahatlatan bir gelişme olarak değerlendirilmişti.
1977’de Fatsa Belediye Başkanlığı seçimlerini CHP adayı Nazmiye Komitoğlu kazanmıştı. Ancak Nazmiye Komitoğlu seçimler döneminde hastalanmış ve kanser hastalığına yakalanması nedeniyle görevini sürdürememişti. Dönemin CHP İlçe Başkanı Kemal Burnaz Belediye Başkanı olarak görev yapmaya başlamıştı. Bu sırada Haziran 1977’de Nazmiye Komitoğlu yaşamını yitirdi. Yeni bir seçim yapılacağı haberi kesinleşmişti. Seçim tarihi 26 Ağustos 1979 olarak belirlendi. Ancak bu tarihten sonra iki kez seçimler ertelendi. Bu sırada Fikri Sönmez’e karşı birtakım saldırılar düzenlenmişti. Bu saldırılardan kıl payı kurtulan Sönmez’in yakın arkadaşları saldırıların hedefi olmuş ve yaşamlarını yitirmişlerdi.
Fatsa’da 28.09.1979 Tarihinde, Fikri Sönmez Fatsa Belediyesi Başkan Adayı iken Güneş Gazetesi’ne verdiği röportajda şunları söylemiştir:
‘’…Ben Fikri Sönmez olarak tek başına bir aday değilim, Türkiye devrimci hareketinin göstermiş olduğu adayım. Bu seçim Türkiye’de ilk defa devrimcilerin kazanmış olduğu bir seçim olacaktır.’’
Yine 05.10.1979’da Fikri Sönmez’in seçim konuşmasından bir bölüm:
‘’…Biz diğer adaylar gibi söz vermiyoruz. Çünkü bizde kararı Halk Komiteleri, Direniş Komiteleri verir, Belediye Başkanına veya ilgili kuruluşlara tatbik ettirir.’’
Bu konuşmasından kısa bir süre sonra 14.10.1979’da Fikri Sönmez diğer adaylardan büyük bir farkla Belediye Başkanı seçilmişti. Türkiye Senatosu’nun üçte birinde AP kazanmışken Fatsa’da kendine devrimci ve bağımsız diyen bir Belediye Başkanı vardı. Ve neredeyse tüm Fatsa halkı tarafından desteklenmişti. 1977’deki ve 1979’daki seçim sonuçlarına göz atarsak;

1977 1979
CHP Adayı- Nazmiye Komitoğlu:2430 AP Adayı:859 0y
AP Adayı:1340 CHP Adayı:1133 Oy
MSP Adayı:154 Bağımsız Aday Fikri Sönmez:3096 Oy
(Pertev Aksakal, Bir Yerel Yönetim Deneyi, Syf:14 )

Peki, iki sene içinde Fatsa Halkında neden bu kadar büyük bir ideolojik değişim yaşanmıştı?
—Bu sorunun cevabı elbette ki tarihsel süreçlerin tamamına bakıldığında anlaşılabilir. Ancak, benim görüşüme göre halk;

Özellikle son on yıl içindeki ekonomik krizden kurtulabilmek(Fikri Sönmez’in de içinde olduğu solcular tefeci ve karaborsacılarla mücadele ediyordu) istiyordu.
Yerel yönetimlere hakkını yedirmemek(Fikri Sönmez’in belediyesi söz ve karar hakkının halkın olacağını iddia ediyordu) istiyordu.
Bu yeni Belediyenin böyle bir yeniliği, gelişmeyi sağlayabilecek olduğu düşünülüyordu.



YENİ FATSA BELEDİYE BAŞKANI:

‘’FİKRİ SÖNMEZ’’





Fikri Sönmez Belediye Başkanı olmadan önce seçim konuşmalarında özellikle bir konuya önemle değinmiş, Söz ve karar sahibinin halk olacağının altını çizmiş. Her ne kadar tüm Fatsa halkının yönetimde söz sahibi olması mümkün gözükmüyorsa da gerçekten diğer belediyelere göre çok daha demokratik bir işleyiş gözlenmişti, 79–80 yılları arasında.
Seçim öncesi ‘direniş komiteleri’ adı verilen tefeciye, karaborsacıya ve faşistlere karşı mücadele edenlerin oluşturduğu topluluk, seçimden sonrada ‘halk komiteleri’ adını almıştı. Yedi mahalle olan Fatsa, Fikri Sönmez Başkanlığı döneminde yerleşimlerine göre on bir birime ayrılmıştı. Her birimden üç ile yedi arasında halk komitesi seçilmişti. Halk komiteleri belediye komitelerinden sorumlu olmuştu ve yakacak, yağ, gaz… Vb. ihtiyaçlar eşit olarak sağlanmaya çalışılmıştı. Özellikle yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi sorunların çözümünde başarılı olunmuştu. Örneğin; Halk komitelerinin ilk toplantısında ‘’Çamura Son Kampanyası’’ yürütülmüştü. Bu kampanyada sokakların çamurdan arındırılması için çalışmalara başlatılmıştı. Belli bir görev bölüşümü yapılıp, çamurlu yolların giderilmesi için halk çalışmalarda etkin rol aldı. Çamurlar sokaktan arındırılmış, çukurlar doldurulmuş ve çakıllanmış aynı zamanda kanalizasyonu olmayan bir bölgeye kanalizasyon yapılmıştı. Yaklaşık dört km lik yeni bir cadde yapılmış. Benim farklı bir kaynaktan duyduğum kadarıyla günümüzde, Fatsa’da hala aynı yollar ve caddeler kullanılıyormuş. Yine bu dönemde Halk Kültür Şenliği düzenlenmiş. Bu şenlikte farklı ilçe ve illerden gelen kişiler panellere çağrılıyormuş. Halkın kültürel ve sanatsal olarak gelişmesi belediye eliyle sağlanmaya çalışılmış.
Fikri Sönmez’in Belediyesinin getirdiği en büyük değişiklik kuşkusuz bürokrasinin işleyişindeki değişikliktir. Halkın istekleri halk komitelerinde tartışıldıktan sonra Fikri Sönmez’ e oradan Belediye Meclisi üyelerine ve encümenine iletiliyordu.
Bu dönemde kadınlarda kamusal alanda çok daha rahatmış. Fatsalı Nurten Demirbaş, sokakta kadınların gece bir iki gibi saatlerde rahatça dolaşabildiklerini belirtmiştir.
Fikri Sönmez’ in Belediye Başkanı olması elbette ki siyasi iktidarları rahatsız etmişti. Bu rahatsızlığı en çok hisseden siyasi kuşkusuz dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’di. Demirel, bu dönemde Fatsa ile bizzat ilgilenmişti. Ordu Valileri sürekli değiştirilmişti. Önce AP’ li Valiler atandı. Daha sonra daha önce Emniyet Müdürlüğü yapmış olan Reşat Akkaya Ordu Valisi olarak atandı. Bu dönemde şiddet olaylarının oldukça arttığı iddia ediliyor. İstatistiklere göre, Ordu’da 77–80 Arası 34 kişi; Reşat Akkaya Valiliği Dönemi’nde ise 130 kişi hayatını kaybetmişti.

FATSA’YA ERKEN GELEN DARBE: NOKTA OPERASYONU
Süleyman Demirel, Fatsa’da farklı bir yönetim deneyimi yaşanması üzerine yaşadığı tedirginliği özellikle basın yoluyla sürekli dile getirmişti. Çeşitli gazetelere verdiği demeçlerde: ‘Siz, Çorum’u bırakın Fatsa’ya bakın!’ ya da ‘Fatsa’nın hakkından gelmeye mecburuz’ demişti. İki astsubayın özel görevle gittikleri Fatsa’da Dev-Yol militanlarınca kaçırıldığı haberi üzerine Güvenlik Güçleri ilçeyi kuşatmıştı. Aslında Fatsa’ya bir operasyon düzenleneceği önceden tahmin edilmişti. Hatta bu dönemde Hürriyet Gazetesi önceden operasyon tarihini 9 Temmuz 1980 olarak belirlemişti. Bu bilgiyi gazetecinin bir elçilikten edindiği iddia edilmişti.
Sonunda operasyon belirtildiği tarihten iki gün sonra yani 11 Temmuz 1980’de ‘Nokta Operasyonu’ adı altında gerçekleştirilmişti. Darbe Fatsa’ya iki ay önce gelmişti. Güvenlik güçleri hiçbir direnişle karşılaşmadılar. Operasyon başarıyla tamamlanmıştı. İçlerinde Fikri Sönmez’ in ve Halk Komiteleri’nden kişilerin de bulunduğu iki yüz kişi gözaltına alınmıştı.
’70 ve ’80 yılları arasında özellikler sağ ve sol çatışmaların sonunda bazı bölgelerin solcu olarak, bazılarının ise sağcı olarak anılması oldukça doğaldı. Böyle birçok il, ilçe ve mahalleler bulunuyordu Türkiye’de. Ancak Fatsa’nın diğer bölgelerden farkı özellikle Belediye Başkanlığı yapmış olan Fikri Sönmez döneminde gerçekten de başarılı ve demokratik bir yerel yönetim gerçekleştirebilmiş olmasıdır. Halkın yönetimde söz sahibi olduğu ender bölgelerden biriydi, Fatsa.
Peki, Fatsa’ya ve solcuların hâkim olduğu diğer bölgelere müdahale edilmeseydi bir devrim gerçekleşir miydi?
—Benim bilimsel ve ideolojik görüşüme göre bu gerçekleşemezdi. Halkın yönetime katılması tabii ki önemlidir, ancak bu devlet yapısı değiştirilince tam olarak sağlanabilecek bir şeydir. Demokrasi kazanılması gereken bir şeydir, diye düşünüyorum. Fatsa örneği bize güzel bir yerel yönetim örneği vermiştir, ancak Türkiye’nin bütününe yayılması özellikle ’80 Öncesi neredeyse imkânsız sayılabilecek bir beklentidir. Bu nedenlerden dolayı yerel yönetimlerin değiştirilmesi (Daha demokratikleşmesi, halkın yönetimde söz ve karar hakkının olması… vb.) devrimin gerçekleştirilmesini sağlamaz. Ancak belki birtakım toplumsal kazanımlar sağlayabilirler.
 
FATSALI
 
SüperTeklif'e üye ol, sen de kazan!

Türkiye Yol Haritasi

counter
 
Bugün 67 ziyaretçi (350 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol